Görünürde dini nedenlerle başlatılmış gibi görünen ancak gerçekte siyasi ve sosyo-ekonomik faktörlerle yakından ilişkilendirilen Haçlı Seferleri, her iki taraftan milyonlarca insanın ölümüne neden olan büyük çatışmalardı. İlk Haçlı Seferi sırasında Kudüs, Hıristiyanlar tarafından ele geçirildi, ancak 1187’de Selahaddin’in Kudüs’ü fethetmesiyle “Kralların Haçlı Seferi” olarak adlandırılan III. Haçlı Seferi başladı. IV. Haçlı Seferi ise Kudüs’ü hedeflemek yerine Ortodoks dünyasının merkezi olan Konstantinapolis’e yönelmişti. Bu seferler sırasında İslam dünyasının hayranı olan bir Hristiyan İmparator bulunmaktaydı ve bu durumun sonuçları ne olacaktı? İslam Hayranı İmparator
II. Fredrich von Hohenstaufen’in 1228 yılında başlayan ve 1229 Mayıs’ında sona eren Haçlı Seferi, Kutsal Roma Germen İmparatorluğu ile Eyyubi Devleti arasında gerçekleşti. Bu sefer sonrasında her iki ülke lideri, zorunlu koşulların getirdiği zorluklara rağmen büyük bir savaşın kaçınılmazlığından kaçınarak anlaşmaya vardılar. Ancak Kudüs’ü veren Eyyubi Sultanı Melik Kamil ile Kudüs’ü alan II. Fredrich, kendi kültürlerinin etkisi altında kalmışlardır.
İSLAM KÜLTÜRÜNE AŞIK
Kutsal Roma Germen İmparatoru unvanını taşıyan Frederick, İslam dünyası ile yakın ilişkiler içerisine girdiği dönemde Papa’nın aforoz tehdidiyle karşılaştı ve Haçlı Seferi’ne katılmayı kabul etmek zorunda kaldı. Frederick, Kutsal Roma Germen İmparatoru VI. Heinrich’in oğlu olarak İtalya’nın kuzeyinde Adriyatik kıyısındaki Ancona kentinde doğdu. Norman Kralı II. Roger, aykırı bir lider olarak tanınıyordu ve Müslüman alimleri ve danışmanları yanında bulunduruyordu. Fas’ın bir parçası olan Septe’de doğan ünlü İslam coğrafyacısı el-İdrisi, meşhur coğrafya kitabı “Nuzhetu’l-Muştak” adlı eserini, hizmetinde bulunduğu Sicilya’nın Norman Kralı II. Roger’a ithaf etmişti. “Kitab-ı Rucar” (Roger Kitabı) olarak da bilinen bu eser, büyük bir öneme sahiptir.
Frederick, babası VI. Heinrich öldüğünde sadece üç yaşındaydı ve III. Innocentius’un vekilliği altında büyüdü. Rüşdünü ispat ettiği tarih olan 1208’e kadar papalık vekilliği altında kaldı. 1220’de Kutsal Roma Germen İmparatoru ilan edildi. Papa III. Honorius döneminde (1216-1227) ilişkileri oldukça iyiydi. Ancak, 1227’de iktidar hırsıyla tanınan IX. Gregorus papalık makamına geçtiğinde, Frederick için zorlu bir dönem başladı.
Haçlıların İslam Hayranı İmparatoru
Papa IX. Gregorus’un İtalya’da, Kutsal Roma Germen İmparatorluğu’nun lehinde gelişen siyasi dengeyi değiştirmeyi amaçlayan politikası vardı. Onun kafasındaki olay, İslam’a hayran olan bir İmparator’un oluşturulmasıydı. Kullandığı argüman, Frederick’in 1215’te Haçlı yemini vermesine rağmen hala bu yemini yerine getirmediği yönündeydi. Frederick, Fransızca, İtalyanca, Latince, Almanca, Yunanca ve Arapça dâhil olmak üzere altı dil bilen oldukça entelektüel bir portre çiziyordu ve İslam kültürüne büyük bir hayranlık duyuyordu. Çevresinde Müslüman alimlere yer verdiği gibi kendisini eğiten Müslüman alimler de bulunmaktaydı. VI. Haçlı Seferi’ne katıldığı sırada Akka önlerindeyken, hocalarından biri namaz kılmak için izin istemişti. Frederick, 1215’te Haçlı yemini vermiş olmasına rağmen çeşitli nedenlerle bu yemini yerine getirememişti.
SEFERİ
Frederick, 1225’te evliliğini bahane ederek Papa’dan iki yıl daha süre istedi, ancak bu süre dolduğunda hala sefere çıkmamıştı. Bu sırada Eyyubiler de sıkıntılı bir dönemden geçiyordu ve bir Haçlı Seferi’nin zamanı gelmişti. Üç kardeş arasında anlaşmazlık vardı. Melik Kamil, İtalya’da bulunan Kutsal Roma Germen İmparatoru ile temas kurdu ve onunla birlikte kardeşi Melik Muazzam’ın kontrolünde olan Kudüs’ü ele geçirme teklifini sundu.
Frederick’in sefere çıkmak için merkezi, İtalya’nın güneydoğusundaki Brindisi Limanı olacaktı. Birliklerinin bir kısmını Kudüs’e göndermiş olsa da, kendisi sıtma salgını nedeniyle yatağa düştü. Papa, imparatorun sefere çıkmama bahanesi olarak hastalığını gördü ve onu aforoz etti. Frederick’in sağlığı düzelince sefere devam kararı aldı. Melik Muazzam’ın ölümü, Eyyubi ülkesinde dengeyi yeniden sağladı. Melik Kamil’in hevesi kursağında kaldı ve Eyyubi ülkesinde iç savaş çıkarabilecek bir kişi olarak görüldü. Kardeşine bir mektup yazdı. El-Kamil’in asıl korkusu, iç savaş değil, batıda Haçlılar, doğuda Harezmliler ve Moğollar gibi tehditkar güçlerin oluşturduğu durumdu.
Melik Kamil, aforoz kararını öğrendi. Ortadoğu’da Haçlılar’ın en önemli askeri tarikatları olan Templar ve Hospitalier Şövalyeleri de Papa’nın aforoz kararına uymayarak imparatorla işbirliği yapmayacaklardı. Frederick’in Eyyubilere karşı yapacağı mücadele için sınırlı güçlere sahip olduğunu biliyordu. Karşılıklı elçi görüşmeleri sonuç verdi ve 1229’da bir anlaşmaya vardılar. Kudüs Haçlılar’ın elinde kalacak, ancak Kudüs dışındaki toprakların kontrolü Müslümanlarda kalacaktı. Ayrıca Kudüs içindeki Müslüman yerlerinin denetimi Müslümanlarda olacaktı. Böylece Frederick, yeminini yerine getirmiş oldu. Melik Kamil, imparator ayrıldığında bölgeyi tekrar ele geçirmeyi umuyordu. Papa ise danışıklı dövüşle kazanılan zaferi tanımadı ve Frederick’in 18 Mart 1229’da Kudüs’te taç giyme törenine yetkili görevlendirmedi. Frederick, tacını kendisi taktı. Ancak Melik Kamil’in düşmanının eline koz vermesi olarak görülen bu hareket, Araplar tarafından da eleştirildi.
Frederick, bir “kutsal savaş adamı” olmaktan uzaktı. Arap tarihçi İbn Vasl’ın kaydına göre, Frederick Kubbetu’s-Sahra ve Mescid-i Aksa’nın mimarisine büyük hayranlık duymuştu. Müslümanlara karşı birçok kez saygı gösterdiği görülmüş ve Müslümanlar da ona hayranlık duymuşlardı. Ezanı dinlemek istemiş ve bu isteğini yerine getirmişti.
Ancak bölgedeki barışçıl çözümler, siyasi hırslarını bastırmaya çalışan bazı grupları rahatsız etti ve barış ortamı uzun süre devam etmedi. XIII. yüzyıldan XIX. yüzyılına kadar, Eyyubi, Memluk ve Osmanlı devletleri aracılığıyla sağlanan istikrar, Ortadoğu’nun bu dönemdeki önemini azalttı. İslam Hayranı İmparator