Bu yazımızda 7 Ekim 1571 yılında meydana gelen İnebahtı Deniz Savaşından bahsedeceğiz. 1538’de meydana gelen Preveze Deniz Savaşı, tarihçiler tarafından Osmanlı deniz gücünün zirvesi olarak kabul edilir. Barbaros’un öğrencileri bu altın çağı bir müddet daha sürdürmüştü. 1571 yılında yaşanan İnebahtı Deniz Savaşı ise adeta Akdeniz’deki tartışılmaz Osmanlı üstünlüğünün sona erdiğinin habercisiydi.
BAŞLANGICI
Haçlı donanması karşısında çok ağır bir darbe alan Osmanlı donanması, kısa bir süre içinde niceliksel yeniden oluşturulmuş, fakat niteliksel İspanyol ve İtalyan gemilerinin uzağında kalmaya devam etmişti.
Kanuni Sultan Süleyman dönemine ait emektar sadrazam Sokullu Mehmed Paşa’nın güçlü bir lider olarak tanımlandı. Osmanlı ordusu ve donanmasının dünya çapında saygın bir savaş gücü olarak korunduğu belirtilmektedir. Ancak, iktidar dönemini gölgeleyen olaylardan biri olarak 1571’de Lepanto Deniz Muharebesi (İnebahtı Deniz Savaşı) olayı ele alınmıştır.
Bu deniz muharebesi, Venedik’in Kıbrıs’ı kuşatması üzerine, Venedik senatosunun Avrupa’nın denizci devletlerine başvurarak bir Haçlı donanması oluşturma teklifi ile başlamıştır. Ancak, İspanyol donanmasının komutanı Don Juan, diğer müttefiklerin disiplinsiz ve düzensiz olduğunu öne sürerek İspanyol filosunu geri çekmiştir. Bu durum, Papa’nın devreye girmesine neden olmuş ve ittifakın yeniden kurulması sonucunda Don Juan liderliğindeki İspanyol donanması, diğer müttefikleriyle bir araya gelerek deniz muharebesine hazır hale gelmiştir.
Metinde ayrıca Barbaros’un ölümünden sonra Osmanlı donanmasının yönetimindeki hatalar ve merkezin istekleri dışında hareket eden kişilerin etkisi de vurgulanmıştır.
Sonuç olarak, metin Kanuni Sultan Süleyman dönemindeki Osmanlı İmparatorluğu’nun deniz gücünü ve Sokullu Mehmed Paşa’nın liderliğini ele almıştı. Lepanto Deniz Muharebesi ve Osmanlı donanmasının yönetimiyle ilgili önemli detayları içermiştir.
Osmanlı Tarafı
Kanuni Sultan Süleyman döneminden kalan sadrazam Sokullu Mehmed Paşa’nın idaresi altındaydı. Paşa, Osmanlı ordusu ve donanmasını dünyanın en saygın savaş gücü olarak korudu. Ancak, bu dönemi gölgeleyen tek olay, 1571 yılında Yunanistan sahili yakınlarında yaşanan deniz muharebesi olan Lepanto, yani İnebahtı Deniz Savaşı oldu.
Kıbrıs Kuşatması sonrasında Venedik senatosu, Avrupa’nın önde gelen denizci devletlerine başvurarak bir Haçlı donanması oluşturulmasını teklif etti. Ancak, İspanyol donanmasının kaptanı Don Juan, Venedik ve Papalık donanmalarının düzensiz olduğunu ve disiplinden yoksun olduğunu ileri sürerek İspanyol filosunu geri çekti. Papa, müdahale etmek zorunda kaldı. Yeniden oluşturulan müttefik donanmanın başına geçen Don Juan, müttefikleriyle Napoli Limanı’nda buluştu ve deniz muharebesine hazırlandı.
Barbaros’un ölümünden sonra Osmanlı donanması yöneticilerinin seçiminde hatalar yapıldı. Barbaros ve çevresindekiler denizcilik konusunda deneyimliydi, ancak Sokullu Mehmed Paşa gibi denizcilik deneyimi olmayan kişiler Kaptan-ı Deryalık makamına getirilmeye başlandı. Turgut Reis gibi yetenekli denizciler olduğu halde bu tercihler yapıldı.
Müezzinzade Ali Paşa, donanmasındaki Cezayir beylerbeyi Uluç Ali Reis ile anlaşmak yerine didişmeyi tercih etti. Uluç Ali Reis, flamaların indirilmesini ve Haçlı gemilerinin Osmanlı gemisini tanıyarak saldırabileceğini önerdi, ancak Müezzinzade, padişahın takdir ettiği nişanın indirilmemesi gerektiğini savundu. 7 Ekim’de İnebahtı Deniz Savaşı başladığında, müttefik donanma hilal biçiminde sıralanmıştı ve kısa süre sonra Uluç Ali Reis’in endişeleri haklı çıktı.
Sonuç olarak, Kanuni Sultan Süleyman dönemindeki Osmanlı donanmasının durumu, Barbaros’un ölümünün ardından denizcilik deneyimi olmayan kişilerin atanması ve İnebahtı Deniz Savaşı’ndaki gelişmeler ele alınmıştır.
Sonuç
Müezzinzade Ali Paşa’nın kadırgası, Kaptan Paşa flamasıyla tanındı ve abluka altına alındı. İspanyol ve İtalyan kalyonları büyük bir cehenneme dönüşen bir savaşa giriştiler. Ancak, Osmanlı Devleti bu savaşı kaybetmiş olsa da sonrasında meydana gelen gelişmeler oldukça önemlidir. Devlet-i Âliye’nin lehine dönmüştür. Osmanlı kaynaklarına göre Sokullu Mehmed Paşa, savaş sonrasında Venedik elçisiyle görüşerek barış şartlarını gözden geçirmeyi teklif etti. Şu ifadeleri kullanmıştır: “Siz İnebahtı’da bizim sakalımızı kestiniz, biz ise Preveze’de sizin kolunuzu kestik. Kesilen kol bir daha yerine gelmez, ancak tıraş edilen sakal daha gür çıkar.” Bu sözlerin ardından, Osmanlı donanmasının yok edildiği İnebahtı’dan bir yıl geçmeden, çok daha muhteşem bir donanma Akdeniz’e gönderilmiştir. Osmanlı donanmasının Akdeniz’deki üstünlüğü, İnebahtı’da galip gelen müttefikler arasındaki anlaşmazlıktan kaynaklanmıştır. İnebahtı Deniz Savaşı’nın ardından yaşanan bu gelişmeler, Osmanlı Devleti’nin deniz gücünü yeniden inşa etme ve Akdeniz’deki etkisini sürdürme yeteneğini göstermiştir.