Alman tarihinin en görkemli imparatorlarından olan I. Fredrich kızıl sakalından dolayı bizim büyük denizcimiz Barbaros Hayreddin Paşa gibi “Barbarossa” lakabı ile anılırdı. Onun talihsizliğiyle anılmasının bir nedeni bulunmaktaydı çünkü o Haçlıların Boğulan Alman İmparatoru idi. Birçok bölgede nüfuzu vardı. Hatta kendisi en önemli figür papa ile dahi çatışmıştı. Papa, Selahaddin Kudüs’ü geri alması karşısında taviz veren taraf olacaktı. Sonra Fredrich’in Haçlı Seferi’ni kabulü Batı’da büyük sevinç yarattı. Barbarossa, Selahaddin’in hakkından gelebilecek tek Hristiyan hükümdardı. Müttefikleri olan İngiliz Kralı Richard ve Fransa Kralı Philip August gibi deniz yolculuğu değil, çok tehlikeli olan kara yolculuğunu seçti.
Karadan Geldi
Türkiye Selçukluları ile savaşında Konya’yı dahi ele geçirebildi. Fakat hiç umulmadık bir şekilde Anadolu’nun güneyindeki Göksu Nehri’ni geçerken boğuldu. Diğer bir deyişle “Ana yurdun babası”, “İtalya’nın başına inen balyoz”, “Türkler’in korkusu” lakaplı Fredirch’e Anadolu mezar oldu. Fredrich 1188’de Papa ile görüşmesinden sonra, mart ayında Haçı kabul edip ilk yola çıkan İmparatordu. Diplomatik temaslarla Kudüs yolunu açmaya çalıştı. II. Kılıçarslan ile temasa geçmeye karar verdi. Başarma ihtimali yüksekti çünkü Barbarossa, Türkiye Selçukluları’nın en önemli rakibi olan Eyyubiler’in elindeki Kudüs’ü hedefliyordu. 1176’da Miryokefalon’daki zaferde Türkiye Selçuklular’ı bir mektupta Barbarossa’ya yollamıştı. Bu onu sevindirmeliydi çünkü imparator olan Bizans’ın yenilgisiyle artık güç onun elindeydi. Barbarossa, sefer sırasında Macar Kralı Bela, Bizans İmparatoru II. İsakios ve Türkiye Selçukluları hükümdarı II. Kılıçarslan’a haber göndererek sadece kutsal topraklara geçeceğini bildirdi. Hiç kimse onun nazik teklifini olumsuz karşılamadı. Hatta Selahaddin Eyyubi’ye de çok nazik bir şekilde kutsal toprakları bırakmasını söylemişti ancak Selahaddin bunu yapmayacağını bildirmişti.
İmparator, Macar topraklarında herhangi bir sorun yaşamadan geçti. Bizans topraklarında II. İsakios hiç yüz vermedi. Yolu göstermesi için çete liderleriyle iş yapmak zorunda kalındı. Bu Bizans’ı kızdırdı ama sonra yardıma giderek buzları erittiler. Gelibolu üzerinden onları Anadolu’ya geçirdiler. II. Kılıçarslan izin vermiş olsa bile çocuklarından Melikşah ve Mesut, Alman ordusuna Akşehir civarlarında saldıracaklardı. Barbarossa bu teşebbüsü cezasız bırakmadı ve bu nedenle Konya üzerine yürüdü. Böylelikle Selçuklu başkenti yağmalandı. II. Kılıçarslan’ın devreye girmesiyle Konya’da vakit kaybetmek istemeyen İmparator Selçuklular ile anlaşmaya vardı. Mayıs sonunda Karaman’dalardı.
Torosları aşıp Ermeni Krallığı topraklarına girdiler. Ermeni Kralı Leon’un elçileri Alman ordugahına gidip imparatoru selamladılar. Üç gün sonra Silifke ovasına vardılar. “Kalykadnos” olan Göksu Nehri’ni Akdeniz’e döküldüğü noktadan geçeceklerdi. Ancak nehir bu sıralarda Toroslarda eriyen karlardan dolayı çok coşkundu. Bu nehir onun son durağı oldu. Bazı kaynaklar imparatorun geçerken dengesini kaybedip atından düştüğünü ve ağır zırhının etkisiyle suya gömüldüğünü yazar. Muhafızlar zırhlarını çıkarıp atlayana kadar imparator boğulmuştu. Bazı kaynaklara göre de imparator nehri geçmiş ve kahvaltı yapmıştı. Kahvaltıdan sonra bunalan Fredrich, suya girdi ve ayağı suda kesilince yardım istedi ancak coşkun suyun etkisiyle sulara kapıldı. Almanlar bu haberle adeta yıkıldılar.
OLAY HAKKINDA
Bizanslı tarihçi Niketas; havari Paulus’u kendine örnek alarak kendine kıymet vermedi ve İsa adına ölmek için ilerledi. Onun hevesi havariler gibi olmaktı. Sözleriyle İmparatoru, hayatını yitirdiği topraklarda doğan Havari Paulus ile özdeşleştirdi. Öte yandan Arap tarihçi İbnü’l Esir ise “Alman İmparatoru yıkanmak için nehre girdi ve suyun beline bile varmadığı bir yerde boğuldu” ifadelerini kullandı. Böylece, Allah Müslümanları onun şerrinden korumuştu. Sonuçla ” Haçlıların Boğulan Alman İmparatoru ” olarak kaldı.
İmparatorun cesedi Silifke’ye taşındı. Steven Runciman’ın deyimiyle Almanlar tam bir “Führer” tutkunuydu. Liderlerini coşkulu bir şekilde takip eder fakat onun ölümüyle dağılırlardı. Silifke’de de benzer şeyler oldu. İmparatorun oğlu Schwaben dükü Fredrich ordunun başına geçti. Bazıları geri göndü bazıları Antakya’ya gitti. Anadolu’daki çatışmada ağır yaralanmış olan prens ordu dağılmaması için elinden geleni yaptı. Bolluk şehri olan Antakya’da yaz ayında ölçüsüzce her yiyeceği yediler. Fredrich, yakalandığı bir ateşli hastalıktan kurtulamayarak hayatını kaybetti. Selahaddin, Hristiyan hükümdarlar arasında en çok Fredirch’ten çekiniyordu. Bu nedenle çok ciddi bir orduyu Kuzey Suriye’de Alman ordusu için yığmıştı. İngiltere ve Fransa’nın da denizden çıkartma yapmasıyla Eyyubiler’in sonu gelebilirdi. Ancak Fredrich’in talihsiz ölümü Selahaddin’in tüm ağırlığını sahile verme imkanı sağladı. İki kralda sahilden çıkartma sonrası elleri boş döndüler.