Büyük İskender, Makedonya Kralı II. Philippos’un oğlu olarak M.Ö. 356 yılında Pella’da doğdu. Makedonya’nın hükümdarı olarak M.Ö. 336 yılında tahta çıktı ve M.Ö. 323 yılında Babil’de hayatını kaybetti. M.Ö. 338 yılında, Chaeronea Savaşı’nda babasının ordusundaki süvarileri komuta etti.
M.Ö. 334 yılında, İran seferine 35.000 kişilik bir orduyla çıktı. İlk zaferlerinden biri Granikos Nehri’nde İran ordusunu mağlup etmek oldu. Bu zaferle birlikte Asya’nın kapıları İskender’e açıldı. İssos Vadisi’nde Pers Kralı III. Dara’nın ordusunu yendi. Fenike’yi fethederek Thyrra (Tire) şehrinin halkını mağlup etti. Ardından Filistin’e gitti ve kapıları kendisine açıldı. Gaza şehri ise İskender’e karşı koymaya çalıştı, ancak sonunda İskender’in üstünlüğü kabul edildi. İskender, Mısır’a geçti ve Mısırlılar, Pers egemenliğinden kurtuluşun sembolü olarak onu karşıladılar. Nil’in ağzında yeni bir şehir kurdu ve ona İskenderiye adını verdi. Pers Kralı Dara’nın ona karşı yeni bir ordu hazırladığını öğrenince Mısır’dan ayrıldı.
İskender, Perslerle Arbela’da karşılaştı ve kısa sürede Persleri geri püskürttü. Arbela Savaşı, tarihin en önemli savaşlarından biri olarak kabul edilir. Babil’in iki şehri de İskender’e teslim oldu ve o Hindistan seferi için hazırlıklara başladı. M.Ö. 329’da Sogdiana’yı ele geçirdi ve M.Ö. 327’de Makedonya orduları Hindistan’a ayak bastı.
Durdulamıyordu
Tarihin gördüğü en ünlü atların başında gelen Busefalus, satılmak üzere Kral Filip’e getirildiğinde bile, en deneyimli biniciler bile bu vahşi atı dizginlemekte zorlandılar. Genç prens İskender, atı yularından tutarak onun gölgesine bakmamasını sağlayarak onu sakinleştirdi ve bu zorlu atın üstesinden geldi. Kral Filip, bu olayı gördüğünde “Oğul” dedi ve ekledi, “Sen kendine uygun bir krallık kurmalısın çünkü Makedonya senin için oldukça küçük.”
Geçen yirmi yıl içinde İskender, İran’ı da fethederek Doğu’da büyük bir imparatorluk kurdu. İskender, gittiği bölgelerin stratejilerini ustaca kullanarak Helenik uygarlığını yaydı. Ordusu, zamanla filler dahil olmak üzere çeşitli unsurlardan oluşuyordu. İskender, Homeros’un eserlerinden ilham alarak Troya’ya gidip Akhilleus’un mezarını ziyaret etti.
Pers ordusuyla ilk kez tarihi Granikos Çarpışması’nda karşı karşıya geldi. İskender’in miğferinin iki yanındaki beyaz tüyler sayesinde tanınması kolaydı. Beklenmedik bir saldırıya uğradı, ancak arkadaşı Kleitus, İskender’in hayatını kurtardı. Ancak yakın bir gelecekte, hayatını kurtaran arkadaşı Kleitus’u öldürecekti. Fethettiği kentleri fiilen kendisine bağladı, ancak yerel halkın iç işlerini kendi kendilerine düzenlemelerine izin verdi. İskender ve entelektüel çevresi, gittikleri bölgelerde Yunan kültürünü kurdu ve yaydı. M.Ö. 334-333 kışında Batı Anadolu’yu fethedip Akdeniz kıyılarına ilerledi. Rivayete göre İskender, Asya’nın hükümdarı olacak kişinin çözebileceğine inanılan Gordion Düğümü’nü çözdü.
“Büyük” unvanını alan Darius’un ordusu, İskender’in ordusundan beş kat daha büyüktü. İki ordu, İskenderun yakınlarında bulunan İssos’ta karşı karşıya geldi. İssos Savaşı (M.Ö. 333 sonbaharı) sonucunda III. Darius kesin bir mağlubiyet yaşadı ve hatta ailesini bile savaş alanında bırakarak kaçtı. İddia edildiğine göre Darius’un ailesi bile İskender’i destekliyordu. İskender ilerlemesini Suriye ve Fenike yönünde sürdürdü.
SEVİLEN LİDERDİ
İskender, Pers şehirlerini kolayca ele geçirse de, Tiros şehri beklenmedik bir sertlikle direniş gösterdi. Suriye’yi Parmenion’a emanet edip güneye doğru ilerleyen İskender, Gaza’daki direnişi bastırdıktan sonra M.Ö. 332’de Mısır’a adım attı. Yerel halk tarafından kurtarıcı olarak karşılandı, Memphis’te firavunların çifte tacını taçlandırdı ve İskenderiye kentini kurdu. İmparatorluk yönetimiyle ilgili işler tamamlandıktan sonra Tiros’a geri döndü ve seferlerine devam etti. Tapsakos’a ulaştı ve Gaugamela Savaşı’nda III. Darius ile tekrar karşı karşıya geldi, savaşı kazandı ve Babil’i ele geçirdi. Daha sonra İran’ın iç bölgelerine doğru ilerledi ve Persepolis’te I. Kserkses’in sarayını yakarken törenler düzenledi. Bu tören ve yakma, aslında bir öç almak değil, İskender’in Yunan topraklarında yaşananlara karşılık bir adımdı.
M.Ö. 330’da Media’ya girdi ve bu son toprakları fethettikten sonra Yunan askerlerinin geri dönmesine izin verdi. “Asya’nın efendisi” olma amacıyla doğuyu kapsayan yeni bir sefer başlattı. Hazar kıyılarına ve Afganistan iç bölgelerine ulaştı. Ancak Makedonyalı ve Pers komutanlardan oluşan yeni yönetim sistemi, bazı sıkıntılar yarattı. İskender, suikast girişiminde bulunan komutanları öldürdü ve ordusunu yeniden düzenledi. Tavır ve davranışlarıyla Doğu’nun bir diktatörüne dönüşmeye başladı. Kıyafetleri ve geleneklere uygun davranışlarıyla Doğu kültürünü benimsedi.
İskender, Hindistan’ı da fethetmeyi hayal etti. M.Ö. 327’de Baktriane’yi terk ettikten sonra Indus Nehri’ni geçti ve Porus’un ordusuyla savaşıp onu esir aldı. Ancak İskender, Hindistan’da ilerlemeye devam etmek istese de, Makedonyalı askerleri savaşlardan bıkmıştı ve Makedonya’ya geri dönmek istediler.
Büyük İskender, M.Ö. 323’te büyük bir şölenin ardından hastalandı ve 33 yaşında Babil sarayında öldü. İskender, sadece savaşçı ruhuyla değil, aynı zamanda Yunan uygarlığının ve medeniyetinin yayılmasındaki büyük katkılarıyla da tanınır ve tarihin en büyük komutanlarından ve askeri dehalarından biri olarak kabul edilir.