11. Sınıf Tarih12. Sınıf TarihAyt TarihDünya TarihiYKS Tarih

Bismarck Almanyası

Bismarck Almanyası
Bismarck Almanyası

Bismarck Almanyası’nın kuruluş hikayesi, Avrupa tarihinde önemli bir olaylar dizisini içermektedir. Osmanlı Devleti’nin XIX. yüzyılın son çeyreğindeki en önemli müttefiki olarak kabul edilir. Alman birliği, büyük ölçüde Prusya Şansölyesi Otto von Bismarck’ın liderliğinde gerçekleşti. Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde, Alman İmparatorluğu veya Almanların “II. Reich” olarak adlandırdığı devletle kader ortaklığı kurma sürecine bir göz atalım.

Alman coğrafyası, Kutsal Roma Germen İmparatorluğu’nun gücünü kaybetmeye başlamasının ardından zorlu bir dönemden geçti. XVIII. yüzyılın ikinci yarısında, Prusya’nın bu bölgede etkili olmaya başladığını görmekteyiz. Prusya’nın lideri Büyük Friedrich, Yedi Yıl Savaşları sonrasında ülkesini Orta Avrupa’nın önde gelen güçlerinden biri haline getirecekti. Ancak, Napolyon Savaşları döneminde Prusya ve Alman coğrafyası büyük sıkıntılar yaşadı.

İlk Adımlar  

  1818 yılında Almanya’nın siyasi birliğine giden yolda atılan ilk adım, Alman prensliklerinin katılımıyla kurulan “Zollverein” olarak bilinen Alman Gümrük Birliği’ydi. Bu birlik, Bavyera ve Avusturya dışındaki diğer Alman prensliklerinin katılımıyla oluşturuldu. Ancak, Avusturya bu teşebbüse katılmadı çünkü Alman prensliklerinin güçlenmesinden ve kendi nüfuzunun zarar görmesinden endişe duyuyordu. Bu durum, Prusya’nın diğer prenslikler üzerinde etkisini artırmasına yol açtı. 1861’de Prusya tahtına geçen I. Wilhelm’in ana önceliği, Almanya’nın birliğini sağlamak değildi. İlk olarak askeri ve ekonomik sorunlarla başa çıkmak zorundaydı. Wilhelm, Avrupa’yı iyi tanıyan ve daha önce Petersburg ve Paris büyükelçilikleri de yapmış olan Prens Otto von Bismarck’ı başbakanlık makamına “şansölye” unvanıyla atadı. Bismarck, Prusya’nın birleşik Almanya’nın oluşturulmasındaki merkezi rolünü oynayan önemli bir figürdü.

   Bismarck Almanyası Oluşumu

1862 yılında, Bismarck Almanyası’nın oluşumuna dair ilk işaretler verilmeye başlandı. Bu işaretler, Prusya Başbakanı Otto von Bismarck’ın bütçe görüşmeleri sırasında ortaya koyduğu “kan ve demir” politikasında açıkça kendini gösterdi. Bismarck, Almanya’nın bu politika ile inşa edileceğini ilan etti.

Bismarck için bir sonraki adım, Alman ulusal birliğinin önündeki en büyük engel olan Avusturya’nın devreden çıkarılmasıydı. Bu süreçte, Bismarck diplomatik temaslarda bulunmaktan kaçınmadı. Öncelikle, Fransa İmparatoru III. Napolyon ile temas kurarak onu tarafsız kalmaya ikna etti. Çünkü bu iki devlet arasındaki olası bir savaşın Fransa lehine olacağını düşünüyordu. Prusya-Avusturya Savaşı, her iki devleti de zayıflatacağı için Fransa bu durumdan karlı çıkacaktı.

Aynı zamanda Bismarck, Rusya ile yakınlaşmayı da ihmal etmedi. Ancak, Prusya’nın Avusturya’nın kontrolündeki Holstein Dukalığı’nın iç işlerine müdahalesi, Prusya ile Avusturya arasında gerginlik yarattı ve nihayetinde savaşa dönüştü.

Bismarck Almanyası birliğinin kurulması için bir engel daha vardı: Fransa. Fransa, Prusya’nın kontrolü altına girmek istemeyen Güney Alman prenslikleri olan Bavyera ve Württemberg’i destekliyordu. Bu nedenle, Fransa’nın ezilmesi gerekiyordu. 1815 Viyana Kongresi ile sınırlanan ve genişlemesi engellenen Fransa, Alman coğrafyası için bir tehdit olarak görülüyordu. Ancak, Fransa İmparatoru, sağlık sorunları ve savaş öncesi hazırlıklar nedeniyle zaman kazanmaya çalışıyordu, ve Bismarck Almanyası için de bu zamanlama kritikti.

   Gücünü Göstermesi

   Bismarck‘ın Açıklaması, Prusya-Fransa İlişkileri Gerilirken; Alman Genelkurmay Başkanı Moltke ile yaptığımız kısa bir toplantının ardından, ordumuzun savaşa hazır olduğu konusunda olumlu bir cevap aldım. Bu çerçevede, Fransa elçisinin, Prusya Kralı’ndan Hohenzolern prenslerinin İspanyol tahtına aday olmamaları konusunda yazılı bir güvence talep ettiği bilgisini aldık. Majesteleri ise bu talebi kabul etmeyeceklerini ve bu konuda herhangi bir görüşme yapmayacaklarını ifade ettiler.

Bu açıklamanın doğruluğu ne olursa olsun, üslubu son derece gergin ve tahrik ediciydi. Fransızlar, bu açıklamadan büyükelçinin ve dolayısıyla onun temsil ettiği imparatorluğun aşağılandığı sonucunu çıkardılar. Aynı şekilde, Almanlar da böyle bir teminat talebinin kendi ulusal onurlarına karşı bir hakaret olduğunu düşündüler.

Fransa’da büyük gösteriler düzenlendi ve Temmuz ayında Fransa, Prusya’ya savaş ilan etti. Fiili mücadele ise 2 Ağustos’ta başladı. Bir ay içinde Fransız ordusu bir dizi yenilgiye uğradı ve III. Napolyon, sağlığına rağmen cephenin yolunu tuttu. Sonunda, 1 Eylül 1870’de Sedan’da yapılan meydan savaşında Prusya, rakibini büyük bir hezimete uğrattı.

 

 Sonucunda

Fransa’da üçüncü kez cumhuriyetin ilan edildiği zorlu bir dönemde, Paris hem iç karışıklıklarla çalkalanıyor hem de Prusyalılar tarafından kuşatma altına alınıyordu. Bu kritik süreçte, Almanya’nın temelleri Versailles’in Aynalı Salonu’nda atılacaktı. 18 Ocak 1871’de, Bavyera Kralı II. Ludwig, Prusya Kralı Wilhelm’e imparatorluk tacını giydirdi.

Wilhelm, II. Reich yani Alman İmparatorluğu’nun ilk imparatoru olarak taç giydi. Ancak, bu olayın sonuçları 1919’da Fransa’nın intikamını alacağı Versailles Antlaşması ile neticelenecekti. Bu antlaşma, Almanya’nın I. Dünya Savaşı sonrasındaki çöküşünü belirleyen bir belge oldu.

Fransa, 10 Mayıs 1871’de imzalanan Frankfurt Antlaşması ile mağlubiyeti resmen kabul etti. Ancak, bu anlaşmanın şartları aynı zamanda I. Dünya Savaşı’nın nedenlerini de gözler önüne seriyordu. Bismarck’ın kişiliği hakkında hâlâ polemikler devam ediyor. Otokratik bir yönetim tarzına sahip olmasına rağmen, politikada “Amaç, aracı meşru kılar” ilkesini benimseyerek çıkarcı ve acımasız bir yaklaşım sergiledi. Ancak, XIX. yüzyıl dünya politikasında ve Alman tarihinde oynadığı önemli rol kesinlikle göz ardı edilemez.

What's your reaction?

Excited
2
Happy
4
In Love
3
Not Sure
0
Silly
0
Mert Kutay ÖZDEMİR
Hacettepe Üniversitesi Tarih mezunu.

    Bunları da Beğenebilirsin!

    Yorum Yapın!

    E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir