Dünya TarihiTürk Tarihi

II. Abdülhamid ve Heyet-i Nasiha

Uyluk Kuşatması

   Türkiye, Kosova’dan Afganistan’a dünyanın birçok yerine düzenin sağlanmasına yardımcı olmak üzere asker gönderiyor bu da Heyet-i Nasiha olarak biliniyor . Türk askerleri barışı koruma misyonlarına katılarak uluslararası topluluğun çabalarına destek verirler.

Ayrıca bahsettiğiniz Osmanlı İmparatorluğu’nun geçmişteki dış politikası ve askeri müdahaleleri ile Çin tarihinin kapitülasyonlar gibi benzerlikler taşıdığına dair tespitinizi doğru buluyorum. Osmanlı İmparatorluğu da Batılı emperyalist devletlerle mücadele etmiş ve bu mücadeleler sonucunda bazı kapitülasyonlara zorlanmıştır. Bu tür tarihi benzerlikler, farklı kültürlerin ve coğrafyaların tarihinde benzer dönemlerde benzer sorunlarla karşılaşabileceğini gösterir.

Çin ve Türkiye gibi tarih boyunca büyük ve köklü medeniyetlere sahip ülkelerin tarihlerindeki bu tür benzerlikler, tarih araştırmaları ve karşılaştırmalı tarih çalışmaları için ilginç bir alan olabilir. Heyet-i Nasiha idi.

   Gelişimi

Çin’in tarihindeki Boxer İsyanı, dönemindeki sosyal, ekonomik ve politik koşulların bir sonucu olarak ortaya çıkmış önemli bir olaydır. Boxer İsyanı, Batı ülkelerinin Çin’i ele geçirme girişimlerine karşı bir tepki olarak başlamış ve yerel halkın Avrupalı güçlere karşı öfkesini ifade etmesiyle büyümüştür.

Özellikle 19. yüzyılın sonlarına doğru, Çin’de Batılı devletler ve Japonya arasında yapılan ticaret anlaşmaları ve sömürgecilik girişimleri bulunuyordu. Çin ekonomisini etkilemiş ve yerel halk arasında hoşnutsuzluğa yol açmıştır. Boxer İsyanı, bu hoşnutsuzluğun bir sonucu olarak ortaya çıkmış ve yabancılarla işbirliği yapan veya onları destekleyen kişilere karşı bir tepki olarak başlamıştır.

İsyanın yayılması ve yabancıları hedef alması, dönemin Çin hükümeti tarafından da desteklenmiştir. Ancak sonuç olarak, Boxer İsyanı, yabancı devletlerin Çin’e müdahale etmesine yol açmış ve Pekin’in işgal edilmesine neden olmuştur. Bu olaylar sonucunda Çin, Çin-ABD Ticaret Antlaşması gibi anlaşmaları imzalayarak Batılı devletlerle daha fazla etkileşime girmek zorunda kalmıştır.

Boxer İsyanı, tarih boyunca Çin’deki milliyetçi ve anti-yabancı duyguların bir yansıması olarak önemli bir tarihi olay olarak kabul edilir. Ayrıca, Çin’deki iç ve dış baskıların bir sonucu olarak ortaya çıkmış ve Çin’in modernleşme sürecini etkileyen bir döneme işaret eder.

Osmanlı’nın Dahil Olması

Alman kayzeri II. Wilhelm’in II. Abdülhamid’e Boxer İsyanı sırasında Müslümanların yer alabileceği endişesiyle İslam dünyasındaki hilafet kurumunu devreye sokma talebi oluştu. Osmanlı-Almanya ilişkilerinde ilginç bir döneme işaret ediyor. Bu dönemde Almanya, Osmanlı İmparatorluğu’yla yakınlaşmayı hedeflemiş ve Müslüman dünyasındaki etkisini artırmak istemiştir.

Alman kayzeri, Müslümanların İslam dünyasındaki en saygın makam olan hilafeti kullanarak Almanya’nın rekabet ettiği diğer Batılı ülkelere karşı avantaj sağlamayı düşünmüş olabilir. Ayrıca, Osmanlı İmparatorluğu’nu Batılı devletlere karşı daha olumlu bir ışıkta göstermek için bu adımı atmış olabilir.

Boxer İsyanı sırasında Çin’deki Müslümanlar, Osmanlı Sultanı II. Abdülhamid’i halife olarak tanımışlar ve hutbeleri onun adına okumaya başlamışlardır. Bu, Osmanlı İmparatorluğu’nun İslam dünyasındaki etkisini artırma çabalarının bir yansıması olarak görülebilir.

Ancak, Almanya’nın bu talebi sonucunda ne tür sonuçlar doğduğu ve Osmanlı İmparatorluğu ile Almanya arasındaki ilişkilerin nasıl geliştiği hakkında daha fazla ayrıntıya ihtiyaç vardır. Bu dönemin tarihçiler tarafından daha ayrıntılı bir şekilde incelenmesi gerekebilir.

Osmanlı Ne Yaptı?   

II. Abdülhamid döneminde Boxer Ayaklanması’na karşı alınan kararlar ve yaklaşım, dönemin uluslararası ilişkilerinin karmaşıklığını ve Osmanlı İmparatorluğu’nun durumunu yansıtan ilginç bir örnek sunuyor. Padişahın ilk tepkisi, Batılı güçlere askeri yardım sağlama yönünde olmuş, ancak devlet ricali ve özellikle Sadrazam Halil Rıfat Paşa, bu tür bir müdahalenin Çin’deki Batılı devletlerin çıkarlarına hizmet edebileceğini ve Müslümanları olumsuz etkileyebileceğini düşünmüşlerdir.

Bu nedenle, asker göndermek yerine, Çin’deki Müslümanları isyandan uzak tutmayı hedefleyen bir nasihat heyeti gönderme kararı alınmıştır. Heyet-i Nasiha, Mirliva Hasan Enver Paşa başkanlığında din adamları ve diğer üyelerden oluşmaktadır. Heyet, Çinli Müslümanlar arasında olumlu bir şekilde karşılanmıştır.

Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu, uluslararası ilişkilerde dengeleri gözetmeye çalışırken, hem kendi çıkarlarını koruma çabası içindedir. Boxer Ayaklanması ve Osmanlı İmparatorluğu’nun tepkisi, dönemin karmaşıklığını ve Osmanlı İmparatorluğu’nun çıkarlarını nasıl dengelemeye çalıştığını gösteren önemli bir örnek olarak değerlendirilebilir.

 Heyet-i Nasiha Etkisi

Osmanlı İmparatorluğu’nun gönderdiği Heyet-i Nasiha, Panislamizm politikası çerçevesinde önemli bir adım atmış ve Müslümanların yanında olduğunu göstermiştir. Aynı zamanda, Osmanlı İmparatorluğu’nun uluslararası ilişkilerde etkili bir aktör olduğunu ve gerekli hallerde hayati roller üstlenebileceğini Batılı devletlere açık bir şekilde göstermiştir.

Osmanlı İmparatorluğu’nun dış politika stratejisinin bir parçası olarak, hem kendi çıkarlarını koruma hem de İslam dünyasındaki nüfuzunu artırma amacı taşımaktadır. Heyet-i Nasiha’nın Çin’deki Müslümanları desteklemesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun İslam dünyasının birleşmesi ve Müslümanların haklarını savunma konusundaki çabalarını yansıtmaktadır. Heyet-i Nasiha’dır.

What's your reaction?

Excited
6
Happy
6
In Love
6
Not Sure
0
Silly
0
Mert Kutay ÖZDEMİR
Hacettepe Üniversitesi Tarih mezunu.

    Bunları da Beğenebilirsin!

    Yorum Yapın!

    E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Kategori:Dünya Tarihi